Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ödev etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

madencilik metodları

Madencilik Metodları Madencilik metodları cevherin kendi karakteristikleri, çevre kayaların dayanıklılığı ve yeraltı suyunun mevcudiyetini içeren bir dizi faktöre dayanarak    seçilir. Yüzey madenciliği maden deposu yüzeye yakın olduğu ve fazla artık madde kaldırılması gerekmediği durumlarda kullanılır. Bu tür madencilik yeraltında sürdürülür. Taşocağı bir yüzey madenciliği metodudur. Bazı yüzey çukurlarından düzenli bloklar kazarak, kayaların, kesilmesi veya patlamalar yaparak parçalanmış kayalar elde edilmesi yoluyla yapıhr. ocak denen düşey açıklıklardan girerler, bu ocaklar genellikle birbirine düşey olarak bağlı bir takım farklı yatay katlardan oluşur. Cevherf genellikle stopes adı verilen odalardan elde edilir. Modern yeraltı madenciliğinde, stope'-ların içinde delikler açılır ve bunlar cevheri parçalamak için patlayıcı ile doldurulur. Daha sonra parçalanmış malzeme dışarı çıkartma tesisatı ile ocak dışına taşınır. Bu tür madencilik birkaç bin fit derinliğe kadar yapıla

maden çeşitleri hakkında

Toprağın Kapsadığı Madenlerin İncelenmesi Simon Patino adlı Bolivyalı bir yerlinin bir teneke damarına ayağının takılıp bir gecede dünyanın teneke kralı olduğu günler çok gerilerde kalmıştır. İnsanoğlu şimdi dünyanın kabuğunu yüzyıllardır kazanmaktadır ve yüzeydeki madenlerin çoğu tükenmiştir. Modern araştırmalarda, bir uzmanlar grubu kazılacak alan hakkında geniş bilgi toplar. Tüm mevcut jeolojik bilgiler derlenir ve yüzey şekilleri haritası çıkarılır. Jeokimyasal araştırma adlı bir işlemde, kayalar kimyasal olarak analiz edilir ve değerli madenler bulundurup, bulundurmadıkları saptanır. Bunun yanı sıra çeşitli jeofiziksel araştırma yöntemleri vardır, örneğin sismik metot uygulamasında alçak frekanslı dalgalar yeryüzü kabuğundan geçirilerek yeraltı yapısı tespit edilir.Manyetik metodlarla demir cevheri gibi manyetik parçaların varlığı belirlenir. Elektriksel metodlar iletken madenlerin tespitine yardımcı olur; yerçekimi metodları kayaların yoğunluğunu belirlemek için kullanı

divan edebiyatı kıyafetleri yüz okuma

Dış görünüşü, göz, saç rengini inceleyerek insanlann huylarına dair çıkarımlar yapan bilim Osmanlı'da "İlmü-I kıyafet'ül beşer" ve "İlmü'l feraset" adıyla anılır. Öte yandan, dış görünüşün iç dünyayı yansıtacağı fikri, Divan edebiyatında "kıyafet-name" denilen metinlerin hazırlanmasına yol açmıştır. XV. yüzyılda yaşayan Akşemsettin'in küçük oğlu Hamdullah Hamdi'nin Kıyafetna-me'si bu eserlerin en bilinenidir. XVIII. yüzyıl ozanı İbrahim Hakkı'nın Marifetname'si ise oldukça meşhur başka bir kıyafetnamedir. Kıyafetnameler, kumral, siyah saçları, siyah gözleri över. Bu özelliklere sahip kişilere akıllılık, sabır, zekâ gibi nitelikler yakıştırır. Küçük başı akıl azlığına, büyük başı zekiliğe, uzun dili budalalığa işaret gösterir. Parmaklar, dişler, burun, dil, dudaklar, tırnaklar, kulaklar, benler, saçlar, hatta tüyler, renk, şekil, kalınlık ve incelik bakımından anlamlandırılır. Kıya-fetnamelere göre güzellik öğesi sayıl

ders çalışma nasıl sevdirilir

"Ders çalşımaktan nefret ediyorum." Bu sözü söylemeyen öğrenci var mıdır sizce? "'Yoktur" yanıtını duyar gibiyim. Okul öncesi ilk eğitim, ailenin vermeye çalıştığı eğitim olduğuna göre, ilk nefret tohumlan da bu dönemde atılıyor demektir. Aile ve yakın akraba çevresinin çocuğa vermeye çalıştığı eğitim, "baskıcı", "yasakçı", "dayatmacı", "özgürlükleri yok edici" ve "inaksal" (dogmatik) bir anlayış içeriyorsa, "öğrenmeye karşı soğukluk", el birliğiyle başlatılmış demektir. "Onu yapma, şuna dokunma, o kötü, şu çirkin, bu günah" benzeri söz ve davranışlarla çocuğun düşünce ve düş dünyasını sözde kendi doğrulan doğrultusunda biçimlendirmeye kalkanlar, duygusal, düşünsel ve düşsel yaralamaya neden olmaktadırlar. Ayrıca bu tür davranışlar çocuğun yarınlarına yönelik gelişim evresini sınırlamakla kalmayıp, taptaze bir çiçeğin geleceğini daha en başından karartmaktadır. Akraba, ahbap ve arka

Destanların ortaya çıkış hikayesi

İnsanlar ilk çağlarda toplum ve doğa olaylarını anlamakta güçlük çektiler. Her ol onlara önce Tanrıyı düşündürdü: Gök gürlemesi Tanrının hiddetiydi. Yıldırımlj kasırgalar, susuzluklar Tanrının insanlara verdiği cezalardı, insanlar her doğa olj yını korkuyla karışık bir hayranlıkla izledi. Zengin bir hayal dünyası olan ilk insanlar, önemli gördükleri her olayı, olağanüst olay ve hayallerle süsleyerek birbirlerine anlattılar. Yeni olaylarla zenginleşen destanlar, halk arasında yayılarak ortak bir eser haline geldi. Destanlan anlatan her yeni ağız destanlara yalnız bir olay değil, dil ve söyle yiş güzelliği de kattı. Destanlar, başlangıçta manzum oldukları, ezgiyle söylendikleri için halk dilinde uzun süre yaşayabildi. Özkırımlı'nın (1995) Tarih İçinde Türk Edebiyatı adlı yapıtında da belirttiği gibi: "Denilebilir ki, doğayla savaşımın ve toplum biçiminin, yine toplumun ortak düş gücüyle insanın zihninde sanatsal bir biçimde yoğrulması destanları doğurmuş; insanlar toplumun

ilk türk şiiri nedir? ilk türk şiirinin özelliği

İlk Türk Şairleri İslamiyet öncesindeki Türklerde şairlere baksı, kam, ozan gibi adlar verilirdi. Kaş-garlı Mahmud'un Divânü Lûgati't Türk adlı eserinde ve Turfan kazılarında ele geçirilen metinlerde adlarına ve şiirlerine rastlanan ilk Türk şairleri Apnn ÇorTigin, Çuçu, Ki-ki, Kül Tarkan, Asıg Tutung, Pratyaya Şiri, Kahin Kayşı, Çisuya Tu-tung'dur. İslamiyet öncesi Türk şiirinin, şairi bilinen ilk örneklerini Uygurlar'da bulmaktayız. Apnn Çor Tigin'in yazdığı "Bir Aşk Şiiri" adlı ilk Türk şiirinin son parçasının aslı ve çevirisi şöyledir: Yaruk tengriler yarlıkazun Yavaşım birle Yakışıpan adnlmalım Küçlüg biliştiler küç birzün Közi karam birle Külüşügin oluralım... Nurlu tanrılar buyursun Yumuşak huylum ile Birleşip bir daha ayrılmayalım Güçlü peygamberler güç versin Kara gözlüm ile Gülüşerek yaşayalım...

Eski türk şiiri özellikleri

İslamiyet öncesi Türk şiiri hece ölçüsüyle yazılmıştır. Yedili, sekizli, onikili ölçülere çok rastlanır. Kafiye önemlidir, dize başlarında da kafiye yapılır. Nazım birimi dörtlüktür. İslamiyet öncesi Türk şiirinin dili Öz Türkçedir. Şiirler, Türklerin o çağdaki dünya görüşlerini, yaşantılarını, duygularını, düşüncelerini doğal bir dille anlatırlar. Şiirlerde doğa, aşk, kahramanlık, cesaret, binicilik, at sevgisi, askerlik, Ölüm en çok işlenen konulardır. Çin kaynaklarında M.Ö. II. yüzyıla ait eski Türk şiir çevirilerine rastlanmaktadır.

Sözlü edebiyatın özellikleri ve yapısı

Sözlü Edebiyat Dönemi Bilindiği gibi söz yazıdan öncedir. Böyle olunca da yazılı edebiyat ürünlerinden önce, sözlü edebiyat ürünlerinin oluştuğu ortadadır. Bütün ulusların edebiyatında olduğu gibi Türklerin edebiyatında da sözlü edebiyatın doğuşu dinsel temellere dayanır. Sözlü edebiyat ürünleri, daha yazının bulunmadığı dönemlerde, dinsel törenlerde üretilmeye başlanmış, kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatilmıştir. Edebiyat türleri içinde ilk doğan tür olan şiir, sözlü edebiyatın anlatımında önemli bir rol oynar. İslamiyet öncesi Türk edebiyatında da şiirin önemli bir yeri vardır.

Sözlü edebiyat nedir? Ne zaman ortaya çıkmıştır?

İslamiyet öncesi Türk edebiyatı, M.Ö. 4000'li 3000'li yıllardan başlayarak Türklerin tslamiyeti kabul ettiği XI. yüzyıl ortalarına kadar sürer. Bu uzun dönemin Köktürkler'e ait yazılı anıtların ortaya konduğu MS. VI. yüzyıla kadar olan bölümü sözlü edebiyat dönemi olarak adlandırılır.