"Ders çalşımaktan nefret ediyorum." Bu sözü söylemeyen öğrenci var mıdır sizce? "'Yoktur" yanıtını duyar gibiyim. Okul öncesi ilk eğitim, ailenin vermeye çalıştığı eğitim olduğuna göre, ilk nefret tohumlan da bu dönemde atılıyor demektir.
Aile ve yakın akraba çevresinin çocuğa vermeye çalıştığı eğitim, "baskıcı", "yasakçı", "dayatmacı", "özgürlükleri yok edici" ve "inaksal" (dogmatik) bir anlayış içeriyorsa, "öğrenmeye karşı soğukluk", el birliğiyle başlatılmış demektir.
"Onu yapma, şuna dokunma, o kötü, şu çirkin, bu günah" benzeri söz ve davranışlarla çocuğun düşünce ve düş dünyasını sözde kendi doğrulan doğrultusunda biçimlendirmeye kalkanlar, duygusal, düşünsel ve düşsel yaralamaya neden olmaktadırlar.
Ayrıca bu tür davranışlar çocuğun yarınlarına yönelik gelişim evresini sınırlamakla kalmayıp, taptaze bir çiçeğin geleceğini daha en başından karartmaktadır.
Akraba, ahbap ve arkadaşlık ilişkilerinin okul öncesi eğitimdeki payı azımsanama-yacak denli çoktur. "Yaşamı doğru insanlarla kesişmemiş olan çocuklann, yanlış bir e-ğitim sürecinden geçmeleri ve yaşamın gerçeklerine hazırlıksız yakalanmalan da olasıdır.
Ev ve sokak ekini (kültürü) arasında sıkışan ve şaşıran çocuk, sağlıklı bir eğitimden geçemeden okul çağına atıldığında, bilgilenme sürecine doğru yerden ve koşullarda başlayamamanın sıkıntısını, büyük olasılıkla yaşayacaktır.
Koşullann ve öğrenme alışkanlıklarının zamanla değişmesi/düzelmesi söz konusudur.
Okuma alışkanlığım aile ve yakın/uzak çevresinde göremeyip edinemeyen çocuklann, ders başarısızlıklannda bu olgunun payı büyüktür.
"Okur arkadaşlar" edinenlerinse, zamanla okumayı seçtikleri ve başa-n düzeylerini yükselttikleri görülebilmektedir.
Okul öncesi dönemde kitapla buluşan ve ona biraz sevgi, biraz ilgi ve merak, biraz da oyunla yaklaşan çocuklann, okul sıralarında bu duygulannı bilgi gereksinimine dönüştürdükleri saptanmıştır.
izlenmesi gereken yol şudur: Derste başardı olmak, geçer not almak, çok başardı bir öğrenci sayılmak kaygısı ve beklentisiyle değil, öğrenmek, bilmek, anlamak, sorgulamak amacı ve isteğiyle kitap okumak ve derse katılmak... Ekin varlığı haline gelebilmek ve bunu yaşama, iş ve arkadaş ortamına katabilmek; dahası üreten birey olmak için okumak, öğrenmek, bunun sonucunda da bir diploma (yeterlik belgesi) almak daha anlamlı ve sıkıntısız bir yol olsa gerek...
İşte o zaman, "Ders çalışmaktan nefret ediyorum" değil, "Kitap okuyarak öğrenmeyi ve yaşamı anlamaya çalışmayı seviyorum" sözlerini duymaya başlayabiliriz.
Bunun doğal uzantısı olarak iyi notlar gelecek, sınıflar geçilecek, diplomalar alınacak ve öğrenciler yaşama daha hazırlıklı olarak atılacaklardır.
Aile ve yakın akraba çevresinin çocuğa vermeye çalıştığı eğitim, "baskıcı", "yasakçı", "dayatmacı", "özgürlükleri yok edici" ve "inaksal" (dogmatik) bir anlayış içeriyorsa, "öğrenmeye karşı soğukluk", el birliğiyle başlatılmış demektir.
"Onu yapma, şuna dokunma, o kötü, şu çirkin, bu günah" benzeri söz ve davranışlarla çocuğun düşünce ve düş dünyasını sözde kendi doğrulan doğrultusunda biçimlendirmeye kalkanlar, duygusal, düşünsel ve düşsel yaralamaya neden olmaktadırlar.
Ayrıca bu tür davranışlar çocuğun yarınlarına yönelik gelişim evresini sınırlamakla kalmayıp, taptaze bir çiçeğin geleceğini daha en başından karartmaktadır.
Akraba, ahbap ve arkadaşlık ilişkilerinin okul öncesi eğitimdeki payı azımsanama-yacak denli çoktur. "Yaşamı doğru insanlarla kesişmemiş olan çocuklann, yanlış bir e-ğitim sürecinden geçmeleri ve yaşamın gerçeklerine hazırlıksız yakalanmalan da olasıdır.
Ev ve sokak ekini (kültürü) arasında sıkışan ve şaşıran çocuk, sağlıklı bir eğitimden geçemeden okul çağına atıldığında, bilgilenme sürecine doğru yerden ve koşullarda başlayamamanın sıkıntısını, büyük olasılıkla yaşayacaktır.
Koşullann ve öğrenme alışkanlıklarının zamanla değişmesi/düzelmesi söz konusudur.
Okuma alışkanlığım aile ve yakın/uzak çevresinde göremeyip edinemeyen çocuklann, ders başarısızlıklannda bu olgunun payı büyüktür.
"Okur arkadaşlar" edinenlerinse, zamanla okumayı seçtikleri ve başa-n düzeylerini yükselttikleri görülebilmektedir.
Okul öncesi dönemde kitapla buluşan ve ona biraz sevgi, biraz ilgi ve merak, biraz da oyunla yaklaşan çocuklann, okul sıralarında bu duygulannı bilgi gereksinimine dönüştürdükleri saptanmıştır.
izlenmesi gereken yol şudur: Derste başardı olmak, geçer not almak, çok başardı bir öğrenci sayılmak kaygısı ve beklentisiyle değil, öğrenmek, bilmek, anlamak, sorgulamak amacı ve isteğiyle kitap okumak ve derse katılmak... Ekin varlığı haline gelebilmek ve bunu yaşama, iş ve arkadaş ortamına katabilmek; dahası üreten birey olmak için okumak, öğrenmek, bunun sonucunda da bir diploma (yeterlik belgesi) almak daha anlamlı ve sıkıntısız bir yol olsa gerek...
İşte o zaman, "Ders çalışmaktan nefret ediyorum" değil, "Kitap okuyarak öğrenmeyi ve yaşamı anlamaya çalışmayı seviyorum" sözlerini duymaya başlayabiliriz.
Bunun doğal uzantısı olarak iyi notlar gelecek, sınıflar geçilecek, diplomalar alınacak ve öğrenciler yaşama daha hazırlıklı olarak atılacaklardır.
Yorumlar
Yorum Gönder